Sinemada en beğenilen 10 anti-kahraman
Anti-kahraman; tavırları, yöntemleri ve niyetleri itibarıyla ‘kahramana’ uygun düşmeyen pozisyonda birisidir.
Aslında anti-kahraman denilen figür, kahraman olmayı hiç istememiştir.
Hatta etrafındaki düzgün ve efendi tipler kadar ‘kahraman geçinen’ tiplerden de nefret eder.
Ama hayatın cilvesi -ve çokça da sinema senaristleri- sayesinde onları sever ve sempatik buluruz.
İşte sinema dünyasının en beğenilen 10 anti-kahramanı:
1- Travis Bickle – Taxi Driver (1976)
Robert De Niro’nun canlandırdığı bu taksi şoförü, gücün ‘karanlık’ tarafına geçmiş biridir aslında. Ama Darth Vader’den farklı olarak küçük kızları batakhaneden kurtarma misyonunu başarıyla yerine getirir.
Üç kağıtçı bir politikacıyı öldürmek üzereyken hepimiz ona destek çıkarız ama neyi niçin yaptığı konusunda Travis’in kafası çok karışıktır.
2- Leon – Leon (1994)
Jean Reno, tıpkı taksi şoförü Travis gibi gönülsüz bir şekilde, küçük bir kızın yolunu bulmasına yardım edecektir. Üstelik kendisine hayran bir kız çocuğunu istismar etmeyi düşünmeyecek kadar karakter sahibi bir kiralık katilden bahsediyoruz burada.
3- D-Fens – ‘Falling Down’ (1993)
Bazı insanlar bu filme bayıldı, diğerleri nefret etti. Oysa Michael Douglas’ın canlandırdığı ‘D-Fens’ karakteri başlangıçta normal bir insandır, tıpkı sizin gibi. Olağanüstü sıcak bir Los Angeles gününü sonunda sıkışan trafikte küçük kızının doğum günü partisini kaçırması bardağı taşıran son damla olmuştur.
Hiç de adil olmayan bir dünyada aklımızı kaybetmeye bu kadar yakın olduğumuzu bize hatırlatan bu figürü görünce ona sempati duymasak da, nefret etmeyi de beceremedik.
4- Mickey ve Mallory Knox – ‘Natural Born Killers’ (1994)
Sorunlu birer çocukluk hayatı geçirmiş iki figür birbirlerine aşık olur ve daha sonra psikopat katillere dönüşür. Medyanın da etkisiyle ‘kahraman’ olmaya adeta zorlanan iki anti-kahramandan bahsediyoruz burada.
Bonnie ve Clyde bir yanda.. Pulp Fiction’daki Honey-Bunney ve Pumpkin bir yanda.. acımasızca insanları öldürebilmelerine rağmen birbirlerine tutkulu bir aşkla bağlı bu katil çiftlerin bambaşka bir anti-kahraman tanımı getirdiğine dikkatinizi çekmek isteriz.
5- Blondie (Sarışın) – ‘Dollars Trilojisi’ (1964, 65, 66)
Bu üç spagetti Western film boyunca Clint Eastwood’a hayran olduk ama aıdnı öğrenemedik. Geçmişi karanlık, geleceği zaten olmayan bu isimsiz ve karanlık adamı yenmek adeta imkansızdı. Hiç de nazik değildi ama kendi çapında dürüsttü ve haklıdan yanaydı. Bir katildi ve bunu asla inkar etmiyordu.
Anti-kahramanın mükemmel örneğiydi denilebilir. Sadece katilleri öldürüyordu, ne iyiydi ne de kötü…
6- Tyler Durden ‘Fight Club’ (1999)
Evet sadece bir alter-egoydu ama modern bir anti-kahraman olduğuna şüphe yok! Matrix filmindeki Neo’dan daha gerçekti adeta. Anti-kapitalizm, anti-kredi kartı ve insanı zombileştiren her şeye karşıydı.
Kokuşmuş düzene meydana okuyan ve onun bir parçası olmayı reddeden bu adama hepimiz imrenmedik mi?
7- Harry Callahan ‘Dirty Harry’ (1971)
Adaleti yerine getirmek ve masumların intikamını almak için kanunları çiğnemekten çekinmeyen bir kanun adamına ‘kahraman’ denemez. Ama kendi doğrularına inanan ve bu uğurda hareket etmekten çekinmeyen bu adamı da hepimiz sevdik.
10 karakterlik bu listede Clint Eastwood’un iki defa yer alması da hiç birimize yanlış gelmiyor, öyle değil mi?
8- Snake Plissken – ‘Escape from New York’ (1981)
Snake Plissken hükümetten nefret eden, içki ve sigarasına düşkün ve otoriteyi asla takmayan bir mahkumdur. Ama dışarıdan zorlamayla olsa bile ‘iyi işler’ yaparken farkederiz ki Plissken aslında pek çok ‘iyi adam’dan daha yüksek bir ahlaka sahiptir.
Kendi çıkarları söz konusu olmadıkça iyi bir şeyler yapmaya girişmeyecek olması ve etrafını saran her türlü pislikle savaşma konusunda kararlı olması onu fütürist bir anti-kahraman yapmaya yetiyor.
9- “Mad” Max Rockatansky – ‘Mad Max’ (1979)
Dünyanın yıkılıp çöktüğü bir zamanda kendi intikamını almak için polisliği bırakan, her seferinde önce kendisini düşünen ve kendisine verecek bir şeyi olmayan hiç kimseye yardım etmeyen Max, anti-kahraman tanımına ne kadar da uyuyor.
Serinin üçüncü filminde onu seven insanlarlar birlikte olmaktansa tek başına yoluna devam etmeyi tercih etmişti. Çünkü onun tarzı buydu!
10- Erik Draven – ‘The Crow’ (1994)
Bazıları ‘karga’nın kahraman olduğunu düşünse de bu karakteri çevreleyen büyük bir karanlık vardır. İntikamıyla kendi arasına girecek herkesi öldürmeye kararlı bu adamın kurbanlarını ayırdetmekte pek de seçici davranmadığını belirtmek gerek.